25 Aralık 2010

zaman ne ağır ilerliyor ve ne çabuk geçiyor yıllar...
nasıl da değişiyor insan farkına varmadan. oysaki ben daha dünkü çocuğum, bir yanım hala saklambaç oynuyor.
ben hala yalanlar söylüyorum, kimseye itiraf edemeyeceğim sırlarım yokmuş gibi davranıyorum.

17. yaşıma girdim de sanki bir şeyler eksik kaldı. az mı kitap okudum ya da yeterince gülemedim mi bugüne kadar, kaç kere kırdılar kalbimi daha çok aklımda tutabilseydim keşke. hayat her şeyin karşılığını bir şekilde verir derler hep, hangi birmize yetecek azıcık zaman, benim matematiğim yetmiyor o kadarını hesaplamaya aslında ama susup kabul etmek de en zoru gibi görünüyor oturduğum yerden. daha susmaya biraz vaktim var. susacak kadar kelime biriktiremedim kendime; hafızam kuvvetliymiş ama benim, öyle diyor annem. sahi, anneler ne derse doğru çıkıyor.
acaba tanrının da yetim kalmış çocukları var mıdır?

ve ben iyiki doğmuşum diyorum yine
kendi kendime.
kadehimi kendime kaldırıyorum
şerefe.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

idea bir şeyi o şey yapan şeydir. vallahi.